Uyuyordum. Sanki rüyamda yağmur ortasında kalmış gibiydim. Odama tık tık bir şey damlıyor gibiydi. Elbette damlamıyordu. Ancak ben öyle hissetmiştim. Yavaş yavaş uyanmaya başladım. Mudanya’da yağmurla başlayan bir gün dedim içimden. Mutlu olmuştum. Çünkü, uzun süredir yağmura hasret kalmıştım. Özellikle, bu yağmurun bana huzur vermesine hasret kalmıştım. Çünkü, yağmurlu havaları seviyorum. Kapalı havaları seviyorum. Yağmurlu ve kapalı havalara aşığım…

dalgakıran
Mudanya’da Yağmurla Başlayan Bir Gün
Sabahın ilk ışıkları henüz denizin üzerinden süzülürken, sokağa şöyle bir baktım. Mudanya’nın ince yağmuru sessizce düşüyordu kaldırıma. Ne bardaktan boşanırcasına ne de ürkek bir çisenti; tam kararında, insanın ruhunu hem ıslatıp hem de arındıran bir yağmur. Adımlarımı uzattım, sahile doğru yürürken tuzla karışık o keskin yosun kokusu içime doldu. Benim yürütmekten en hoşlandığım rotalardan biri, güzelyalı’dan mudanya’ya yürümek… Eskiden Güzelyalı’da oturuyordum. Elbette, Mudanya, Güzelyalı… İzmir, Güzelyalı’nın konumuzla bir alakası yok ancak aklıma geldi. Sevdiğim bir alandı Yalı tarafları…
Konudan kopmadan ilerlemek istiyorum. BUDO iskelesi ile yürüyüşe başladım. Denize yakın yürürken orada burnuma yosun kokuları geldi. Mudanya’nın en sevdiğim yanı bu. Doğayı hissetmek. Bir yandan yağmur yağıyor, diğer yandan yosun kokusunu burnuma çekiyorum. Bir nevi, yağmur sonrası toprak kokusu gibi mutlu etti beni.
Sahilden hızlıca büfe tarafına yürüyorum. Yürümek beni rahatlatıyor. Elbette üstüne bir kahve içmemek olmaz…
Mütareke Evi Önünde Kurulan Mudanya Büfe
Mudanya Büfe’nin önüne geldiğimde, yağmurla ıslanan tahta kokusu karışıyordu sabah serinliğine. Orada durup kendime bir Türk kahvesi söyledim. Köpüğü tam kıvamında, bardağı elimi ısıtacak kadar sıcak… Kahvemi alıp Mütareke Evi tarafına döndüm. Bildiğiniz üzere, Mudanya Kitap Fuarı nedeniyle, mudanya büfe şimdilik tam orada konumlanıyor. Aklıma Mütareke zamanı geldi. O tarihi bina, yağmurun altında bile dimdik duruyordu, sanki yıllar önce orada imzalanan barışın sessiz nöbetini tutuyordu.
Kahvemi orada, denize karşı yudumlarken zaman biraz durdu sanki. Yağmur damlaları taş kaldırımlarda küçük göletler oluşturuyor, rüzgâr saç tellerimin arasına serinlik serpiyordu. İçimden “Yağmuru seven insan, Mudanya’da yaşamalı” dedim. Çünkü burada yağmur, insanın içine işleyen bir melankoli değil; tam tersine, bir davet. Kendini bulmaya, düşünmeye, yavaşlamaya çağırıyor.

kitap fuarı
Kahvenin son yudumunu alırken gözüm biraz ileride kurulan beyaz çadırlara takıldı. Mudanya Kitap fuarı başlayacaktı. Ancak bugün aynı zamanda Türkiye’nin voleybol maçı vardı… Yağmurun altında bile kalabalık vardı. Çocuklar ellerinde balonlar, orta yaşlı çiftler ellerinde şemsiyeler… Kitap kokusu yağmurun kokusuna karışmış, sahil boyu tuhaf bir büyüye bürünmüştü.
Çadırlardan birine girdim. Henüz sabahın erken saatleri olduğu için içerisi sakindi. Raflar, taze basılmış kitapların o kendine özgü kokusunu yayıyordu. Dün akşamüstü, bir yazarın imza gününe denk geldim. Nedense aklıma o yazar geldi, rafta kitabını görünce. Unutmadan söyleyeyim: Kitabın ismi Memur Çocuk! Aklımda kaldı. Çünkü, yazarını 1 saat boyunca dinlemiştim. Çocuklardan bahsederken oradan geçiyordum. Yazara bir şans vermek istemiştim söyleşi sırasında ve az kişi vardı. Yazara saygı nedeniyle durup dinlemeye başlamıştım. Etkileyici bulmuştum yazarın muhabbetini. Ancak bu önceki gündü… Şimdi ise 6 eylül cumartesi sabahıydı. Yağmurun sesi, çadırın tentesine vuran ritmik tıpırtılar, zihnimde oluşan yazarın sakin sesiyle birleşince bambaşka bir atmosfer oluştu. Dışarıda yağmur yağıyor, içeride kelimeler yağıyordu. Etkilenmiştim.
Fuarın ortasında durup kalabalığı izledim bir süre. Herkesin elinde bir kitap, yüzünde hafif bir tebessüm… Düşündüm ki belki de böyle günlerde, bu şehirle insan arasında görünmez bir bağ kuruluyor. Yağmurun altında kahveni içiyorsun, sonra kitapların arasında kayboluyorsun. Günlük telaşların eriyor, yerine derin bir huzur yerleşiyor.
Eve dönerken bir kez daha sahile baktım. Yağmur durmuş, taş kaldırımlar parlıyor, gökyüzü tamamen açılmıştı. “İyi ki bu sabah yürüyüşe çıkmışım” dedim. İyi ki kahvemi alıp Mütareke Evi’nin önünde oturmuş, iyi ki o çadırlara uğramışım. Çünkü bazı günler vardır, yaşadığını hatırlatır insana. Bugün tam da öyle bir gündü. Bu nedenle, kitap fuarlarını seviyorum. En sevdiğim kitap fuarı ise elbette bana en yakın olanı. Denizin kenarında ve semtinde kurulanı…
Mudanya’da yağmurla başlayan bir gün, olumlu ve huzurlu bir güne doğru ilerliyor. Ben mutlu oluyorum. Eve dönerken, Mudanya sokaklarını gözden geçiyorum. Eve dönüyorum ve bir Türk kahvesi yapıyorum. Yaparken, bu yazıyı yazıyorum.
6 Eylül 2025, Mudanya/Bursa